18 Şubat 2008 Pazartesi

Tadından yenmeyecek anlar

Türkiye genelinde çok fazla kar yağdı iki gündür. Her yer bembeyazdı. Uzun süredir bu siteyi ihmal eden kişilerin başında olduğumdan ötürü sanırım bu beyazlık kalbimde farklı şeyleri kıpırdattı. Hepimiz kutup ayısı olduğumuz için dışardaki ortam bizlere yabancı değildi. Bizim doğamız bu ortamlara uygundu gerçi ama gene de insanlar için iyi oldu. Ankara’da uzun zamandır su sıkıntısı olduğu için kar yağması hepimizi fazlasıyla mutlu etti. Eskisi gibi okullar tatil olacak heyecanı da kalmadığı için karın yüreklerimizde yarattığı coşku fazla değildi. Ayrıca bugün berberimin dediği gibi bu tarz yağışlar mikropların akıp gitmesi için de faydalı oluyor. Bu lafı deyip üzerine “Düşünsene Ankara’da 4 milyon kişi var. Hepsi bir kere yere tükürse 4 milyon tükürük olur” demesi beni gülmekten yerlere yatırdı o ayrı konu. Kendi meşrebince istatistiksel analiz yaptı inandırıcılığını arttırmak için. Gene de sevdiğim bir berber abimdir kendisi. Lafı fazla uzatmayayım sadede geleyim. Bütün bu kar yağışı beni kutuplardaki günlerime götürdü. Penguen kardeşlerimi özlediğimi fark ettim. Eskimo abilerim, ablalarım gözümde tütüyordu. Dediğim gibi kar yağışının yüreklerde yarattığı coşku çocuklukta daha bir farklı oluyor. Poşet üzerinde kaymak -ki ben korniş üzerinde kaymış bir şahsiyetim-, kardan adam yapmak, kar topu savaşı yapmak, özgürce karların üzerinde yuvarlanmak –ki kirlenmek güzeldir- vs vs vs. Ha şimdi diyeceksiniz şimdi yapamaz mısın bunları? Yaparım ama o zamanlar farklıydı be. Okuldan gelip telaşla ödevlerini bitirmek ve hemen sokağa koşmak. Hele okullar tatilse tadından yenmezdi o anların. İnsanın her yerde yuvarlanabildiği nadir zamanlardı onlar. Bugün kar yağarken onu fark ettim bi anda. Hiçbir şey eskisi gibi beyaz olmayacaktı. Çocukluğumuzdan kalan kar anılarını tekrar yaşayabilmek için arada bir çocuklaşacaktık ve çok kısa sürede tekrar olgunlaşacaktık. O tadı gene de tam anlamıyla alamayacaktık.