29 Nisan 2008 Salı

Cesedimin imajı

Hani halk arasında ilginç sözler vardır : “Hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı olsun.” Ben bu lafı hiç anlamadım. Tamam hızlı yaşa, eğlen, coş. Amacın bu olsun. Niye cesedinin yakışıklı olması bu kadar önemli ki? Kim cesedinin nasıl göründüğünü bu kadar umursar? Öyle dediğime bakmayın ben umursuyorum. Ben öldüğüm zaman (Allah korusun ama hepimiz öleceğiz) cesedimin saçlarının lüks bir berberde 40 ytl verilerek kesilmesini istiyorum ve saçlarıma balyaj yapılsın, kaşlarım alınsın. Sakallarımı da biraz toparlasın berber. Berber için zor bir tıraş olacağı kesin. Bir kere kesinlikle muhabbet ortamı yaratamayacak ve hiçbir şey konuşamayacak. Güzelce yıkasınlar daha sonra ve parfümde sıksınlar. Cesedim yakışıklı olsun. Gider ayak belki hoş bir bayanın cesediyle karşılaşırım. Bunca yıldır bayanları tavlamak için tip önemli değil, dil önemli dediler, ağzın laf yapacak dediler. Yalan. O zaman cesedin yakışıklı olsun lafı doğru değil. Dil öyle bir ortamda devreye giremez ki çünkü oradakiler ceset sonuçta. Şöyle bir konuşma olamazdı ama hayal edin : “Merhaba güzel bayan cesedi, bu kefenin içinde ne kadar güzel görünüyorsunuz. Gördüğüm en güzel ceset sizsiniz. Yüzünüzdeki morarmalar güzelliğinize güzellik katmış. Belli ki siz de hızlı yaşamış ve güzel ölmüşsünüz. Keşke bu kadar hızlı yaşamasaydık ve birbirimizi tanımış olsaydık. Artık çok geç. Neyse namazda “nasıl bilirdiniz?” diye sorulan kısma geliyorlar. Benim gitmem lazım. Cevap hep aynıdır gerçi, ölen adamı kimse kötü bilmez ama ben o kadar uğraştım. İyi bilirdik değil de birkaç kişi yakışıklı bilirdik der inşallah. Cesedim yakışıklı olsun diye bu hallere düştüm. Değmiştir inşallah.” Hızlı yaşayabiliriz ama genç ölmek zorunda değiliz. Cesedimiz yakışıklı olmak zorunda da değil. Hepimiz toprak olacağız bir kere. Bence bolca kahve içelim. Starbucks’ta bile telve dağıtıyorlar çiçeklerin, bitkilerin toprağına koymak için. Toprak olacağız bir kere. Kabul edelim. Bence slogan şöyle olmalı: “Bolca kahve iç, deli gibi kafein al, zamanın gelince öl, cesedin çiçeklere yarasın.” :))))

16 Nisan 2008 Çarşamba

Uyku, biraz uyku

Şu an saat 23:40 ve ben bu yazıya başladım. Ne yazacağını ve nereye ulaşacağını bilmeden birşeyler yazmaya başlamanın en kötü yanı yazarken bolca duraklamak oluyor. Zaman kaybettiriyor insana. Bir şekilde konuyu bir yerlere bağlayacağımdan eminim gerçi ama konunun ne olacağını dördüncü cümlede olmama rağmen inanın hala bilmiyorum. Şu an aklımda birşeyler canlanıyor gibi. Hmmmm. Tamam karar verdim. Konumuz uyku. Şu an saat 23:45 ve bundan daha iyi bir konu olamaz bence. Uyku kadar güzel bir şey var mı dünyada? Okul zamanlarından şu güne kadar uykunun kıymeti günden güne arttı gözümde. Her gün işe gitmek için çok erken kalkıyorum ve tek başıma kalkıp hazırlanıp 10 dakika içinde evden çıkıyorum. Annemin beni kaldırdığı ve “annee, lütfen beş dakika daha” dediğim yıllar çok geride kaldı. O beş dakika uykunun tadı ayrıydı her zaman. Şimdi teknoloji ilerledi ve cep telefonuna, annemizin bu işlevi "ALARMI ERTELE" komutu ile yerleşti ama annemize geçen nazımız cep telefonuna hiç geçmedi. Peki siz hiç geceleyin kalkma vaktiniz geldi zannederek uyanıp daha önünüzde uyumak için çok fazla vakit olduğunu görüp mutlu oldunuz mu? Ben inanılmaz mutlu oldum o anlarda. Bazı zamanlar o kadar mutlu oldum ki uyuyamadım sabaha kadar. Televizyonun karşısında uyumak, iki ağaç arasında asılı hamakta hafif rüzgar esintisi altında uyumak, geceleyin üşüyüp yorganın altında büzülüp ısınıp uyumak offf of. Babam hep “uyku depolanmaz” dedi yıllar boyu. Çok uyumanın daha sonraki günlere bir faydası yoktur belki ama uykuya duyulan ihtiyaç ve uykunun verdiği keyif uykusuzluk miktarının artmasıyla doğru orantılıdır sonuçta. Uzun süreli otobüs yolculuklarında uykunun kıymeti daha da iyi anlaşılır. Bazıları otobüse biner binmez uyurlar ve gideceği yere varınca uyanırlar. Molalarda bile inmezler. Ben bir mola yerinde ayakta pisuvara işerken horlayan adam bile gördüm. Adama “kalk da yerine yat” diyecektim ama sonra küçük bir kağıda “uyandırmaya kıyamadım” yazıp baş kısmına bıraktım. Uyurişer insanlar bile türemişse dünya iyice keyif moduna girmiş. Neyse saat 00:12 oldu ve yazıyı bitirip uyumak üzere yatağıma gireceğim. İyi bir uyku olur umarım. Hadi herkese iyi geceler.

10 Nisan 2008 Perşembe

Sonu Benzemesin!

Not: Bu yazı Hürriyet gazetesinin 10 Nisan 2008 tarihli havadisini aktarmaktadır ama acı bir durumdur, burada paylaşmak istedim...

Flocke’yi görmek için Nürnberg Hayvanat Bahçesi’ne yüzlerce kişi akın ediyor ve paparazziler çevresinden ayrılmıyor. Ancak doğasever Balina ve Yunus Koruma Forumu adlı derneğin başkanı Jürgen Ortmüller, Flocke’nin özel hayatına saygı gösterilmesi için ülkenin en pahalı avukatlarından Rolf Bossi’yi tuttu. 

Ortmüller, böyle giderse Flocke’nin de Knut gibi dejenere olacağından korktuğunu söyledi. Vahşi hayvanların insanlarla bu kadar içli dışlı olmasının doğalarına aykırı olduğunu belirten Ortmüller, "Knut asla seks yapamayacak çünkü bir dişi ayının kokusunu bile bilmiyor" dedi.

Tekrarlıyorum dostlarım, ayu kardeşlerim benim, tekrarlıyorum:

"Knut asla seks yapamayacak çünkü bir dişi ayının kokusunu bile bilmiyor"