16 Nisan 2008 Çarşamba

Uyku, biraz uyku

Şu an saat 23:40 ve ben bu yazıya başladım. Ne yazacağını ve nereye ulaşacağını bilmeden birşeyler yazmaya başlamanın en kötü yanı yazarken bolca duraklamak oluyor. Zaman kaybettiriyor insana. Bir şekilde konuyu bir yerlere bağlayacağımdan eminim gerçi ama konunun ne olacağını dördüncü cümlede olmama rağmen inanın hala bilmiyorum. Şu an aklımda birşeyler canlanıyor gibi. Hmmmm. Tamam karar verdim. Konumuz uyku. Şu an saat 23:45 ve bundan daha iyi bir konu olamaz bence. Uyku kadar güzel bir şey var mı dünyada? Okul zamanlarından şu güne kadar uykunun kıymeti günden güne arttı gözümde. Her gün işe gitmek için çok erken kalkıyorum ve tek başıma kalkıp hazırlanıp 10 dakika içinde evden çıkıyorum. Annemin beni kaldırdığı ve “annee, lütfen beş dakika daha” dediğim yıllar çok geride kaldı. O beş dakika uykunun tadı ayrıydı her zaman. Şimdi teknoloji ilerledi ve cep telefonuna, annemizin bu işlevi "ALARMI ERTELE" komutu ile yerleşti ama annemize geçen nazımız cep telefonuna hiç geçmedi. Peki siz hiç geceleyin kalkma vaktiniz geldi zannederek uyanıp daha önünüzde uyumak için çok fazla vakit olduğunu görüp mutlu oldunuz mu? Ben inanılmaz mutlu oldum o anlarda. Bazı zamanlar o kadar mutlu oldum ki uyuyamadım sabaha kadar. Televizyonun karşısında uyumak, iki ağaç arasında asılı hamakta hafif rüzgar esintisi altında uyumak, geceleyin üşüyüp yorganın altında büzülüp ısınıp uyumak offf of. Babam hep “uyku depolanmaz” dedi yıllar boyu. Çok uyumanın daha sonraki günlere bir faydası yoktur belki ama uykuya duyulan ihtiyaç ve uykunun verdiği keyif uykusuzluk miktarının artmasıyla doğru orantılıdır sonuçta. Uzun süreli otobüs yolculuklarında uykunun kıymeti daha da iyi anlaşılır. Bazıları otobüse biner binmez uyurlar ve gideceği yere varınca uyanırlar. Molalarda bile inmezler. Ben bir mola yerinde ayakta pisuvara işerken horlayan adam bile gördüm. Adama “kalk da yerine yat” diyecektim ama sonra küçük bir kağıda “uyandırmaya kıyamadım” yazıp baş kısmına bıraktım. Uyurişer insanlar bile türemişse dünya iyice keyif moduna girmiş. Neyse saat 00:12 oldu ve yazıyı bitirip uyumak üzere yatağıma gireceğim. İyi bir uyku olur umarım. Hadi herkese iyi geceler.

4 yorum:

NMA dedi ki...

Yatağın ve döşeğin dile gelip bünyeyi "yaaaaat, üstüme yaaaaat" diyerek çağırmasıdır beni senelerdir etkilemiş olan. Evet, evet... Uyku denildiğinde aklıma gelen bu sahnedir. Bir an için durup yatağıma doğru bakıp soğuk nevresim takımının sıcak bedenimi sarmalama isteğini izler ve ona istediğini veririm. Aramızda böyle özel bir ilişki olmuştur yatağımla. O bana uyku için hizmet eder, ben de onu aldatmam. Uyku denildiğinde aklıma gelen şey bu işte...

Yaz kış fark etmez, polar kaplamam ne durumda olursa olsun, reseptörlerim ne kadar hassas olursa olsun ""ye yakın vaziyette yattığım için, soğuk nevresim katmanları önce ayaklarımı ve bacaklarımı yalar. Böylece önce bir ürperti oluşur bende. Haliyle ben de kıvrılarak yorganı büklüm büklüm ederim. Daha da bir "mışıl" vaziyet alır uyku hislerim. Sonra yine soğuk yastık altına ellerimi sokarım. Buzzzz gibi... Yanağımdan öper yastığım sonra. Buzzzz gibi...

Kısa süre sonra yastık ısınır, uykuma gem vurulur ama ben hafif uyanarak yastığı ters düz (yoksa yüz müydü) ederek yeniden soğukça yüzeye temas ederim. Böylece uzuuuun vakit, döngüsel bir uyku periyodum olur... Taa ki sabaha kadar...

Henle kulplarım mı kısadır nedir bilemem. Sabaha karşı tuvalete gidip sepken etmeden duramam. Hala uyumaya devam ederim hani. Yalancıktan azıcık. Tek göz açık. Ama mutlaka göbeğimi sıvarım. Mutlaka... Uyuklarken ve bir yandan sulama yaparken en sevdiğim şey açıkta kalan göbeğimi kaşımaktır... Iglo pisuvarlarına nazır göbek kaşımak! İşte özgürlük ve mutluluk budur!

Sonra bir daha mümkünü yok uyuyamam. Uykum sonlanır. Uyku biter. Geriye ısınmış ve kırışmış nevresim katmanları kalır. Onlara da zaten pencereden içeri giren yeni güne ait taze hava eşlik eder... Taa ki bir sonraki geceye kadar...

N-ayı-m dedi ki...

Off off uyku dedin, tam damarıma bastın. Ama kendi alıştığın yatakta, yastıkta, kanepe uyku. Yoksa o uyku bana ızdırap gibi gelir. Mesela başka bir evde uyumam gerekiyorsa, kafamda sürekli "acaba rahat uyuyacak mıyım, yeterince uyuyabilir miyim gibi" düşünceler dolaşır. Mesela otobüste kesinlikle uyuyamam ve ertesi gün zombi gibi olurum.
Sıkıntılı günlerde de uyku ilaç gibidir, uyursunuz ve bir süre olsun dertlerinizi unutursunuz. Baban güzel demiş paşam ama durum böyle olmasaydı keşke de her boş anda uyuyup depolama yapabilseydik.
Tabi bazılarınız uykuyu boşa giden zaman olarak düşünebilir ama ben öyle düşünmüyorum, bir çeşit terapi bence uyku. "nolur 5 dakika daha" ya da "uyandırmaya kıyamadım" klişeleri lüzumsuz birşey için söylenmiş olamaz herhalde :) Bak bu kadar konuşunca uyuyasım geldi, hadi bana müsade, eve gidip uyumam lazım.

Adsız dedi ki...

"Aslan yattığı yerden bellidir" deler ya hani, ayı da uyuduğu yerden bellidir. Ben anlamam mesela sereserpe yatan birine neden "ayı gibi yatıyor" denir. Oysa biz ayılar gayet derli toplu yatarız. Domuz gibi uyumayız mesela. Gerçi ben domuzlar nasıl uyur bilmem; ama onu da domuzların hakkını savunan blogta yazsınlar, banane...
Neyse gelelim uykuya...
Uyku güzeldir; ama ya uykuya direnmek durumunda olmak...
O ne acı, ne pis bir durumdur. Gözlerinize kibrit koysanız ne işe yarar ki, bilinciniz uykuya geçmek üzeredir; ama uyumamanız gerekiyordur. Aklınıza sabah sıcacık bıraktığınız yatağınız gelir; ama bu görüntüyü hemen unutmanız gerekir, yoksa canınız çeker. Zaten uyku uykunun mayasıdır. Uyudukça uyku daha da tatlı gelir, biraz çok uyuyunca baş ağrısı yapar; ama inat edip uyumaya devam ederseniz, o baş ağrısı da geçer.
Böyle güzel bir şeydir uyku, ona direnmeye çalışmak da bir o kadar zor. Bir de en acısı, uykunuz geldiği halde uyuyamamaktır.
İşte onu kimse yaşamasın isterim. Gözleriniz uyku uyku diye ağlar; ama aklınız direnir. Zaten onun sonu uyku değil, sızmaktır.
Huzurlu uykular ayı kardeşlerim, huzurlu uykular...

Emy (Cicim Ayı) dedi ki...

Gerçekten uyumak gibisi yok. Huzurlu, kabussuz, hele de sabah geç kalkacak isen. Gece 12 de yatıp, sabah 12 de kalkmak. Sabahta Nma-yı kardeşimin dediği gibi taze havayı solumak.

Bazı günler 7 saat uyusam, uykumu alırım, bazen de 12 saat uyusam, uykumu alamam. Sanırım bu sorun havalardan kaynaklanıyor. Bana göre sabah hava acık ise az uyku yetiyor, kapalı ise yetmiyor.

Birde “afyonunun patlaması” olayı vardır ki bende çok olur. Sabah kalkınca konuşulan şeyleri anlamam, kafam hiçbir şeye basmaz. Ortalama 30 dakika sonra kafam basmaya başlar, güne adapte olmaya başlarım ve afyonumun patlaması olayı gerçekleşmiş olur.

Okul yıllarında, sıralarda uyuma olayına hasta oluyordum ben. Sıkıcı derslerde mükemmel oluyordu.10 dakika uyuduğum zaman sanki 5 saat uyumuş hissine bürünüyordum. Bana çok haz veriyordu.