8 Ekim 2007 Pazartesi

Sıkış pıkış zorunlu samimiyetler

Ne kadar ayı olsak da hepimiz toplu taşıma araçlarını kullanıyoruz. Ayı olmamız buna engel olmuyor. Hatta bence ön taraftaki koltukların gazi, yaşlı, hamile insanların yanında kutup ayılarına da ayrılması gerek. Zaten ayıyız biz, boş bulursak otururuz o yerlere. Neyse konumuza gelelim. Gideceğimiz yere otobüs ve dolmuşla gitmenin kötü yanlarından biri gittiğimiz saate göre içerisinin inanılmaz derecede sıkış pıkış olması, ilerleyecek bir gıdım yer olmamasına rağmen şoför ya da muavinin “ilerleyelim arkadaşlar” diye bağırıp durması ve senin önündeki kişiyle daha önce hiç tanışmamış olmana rağmen gayet samimi bir portre çizmendir. Bu bir zorunluluktur ama önündeki o kişi bir suçluysa yada bir silah kaçakçısıysa. Diyelim ki otobüsten inişte yakalandı ve herkes dedi ki sanırız şu arkadaş onun suç ortağı çünkü içerde çok samimi bir portre çiziyorlardı. Yapabileceğin hiç bir şey yok. O sıkışıklığın verdiği zorunlu samimiyetler insanı zor durumlara sokabilir aman dikkat. Birde otobüslerin diğer bir gıcık yanı da içe açılan kapılara sahip olmasıdır. Bu durum kapının üzerinde “Dikkat ! Otomatik kapı çarpar” şeklinde bir uyarı levhasıyla açıklanmıştır. Ben yıllarca o kapıdan korktum, çocukluğumdan beri kabusum oldu o kapılar. Sen ne yaparsan yap o kapı çarpar. Otomatik kapı sana çarpmaya programlanmış bir kere. Yapabileceğin bir şey yok. Isı güdümlü o kapılar. Kaderine razı ol. Bırak çarpsın. Ha bi de kapının çalışmadığı durumlarda kullanılacak bir kol vardır otobüslerde ve üzerinde “ kolu el "el"e çeviriniz ” diye bir tabela vardır ki o konuya hiç girmiyorum. Yıllarca otobüste yanımda çok güzel bir hatun otururken kapı tutukluk yapsın diye bekledim ama nafile…

8 yorum:

NMA dedi ki...

Sormayın dostlarım sormayın. Bediüzzaman evvel ben nasıl ettim nasıl yaptım sormayın ama kalktım güney sahillerine indim. Antalya taraflarına. O ne rutubet, o ne sıcak...

Neyse efendim. Orada bir tesis mevcut idi. Askeri bir tesis idi burası. Mevsim yaz, etraf kavurucu olunca bizim cin fikirli bedeviler tutmuş traktörün arkasına landon adında bi eklenti iliştirivermişler. Bildiğiniz romörk canım... (Bu arada... Yazarken aklıma geldi de... acep landon "land on" dan mı mütevellit... Neyse...)

Dinlenmeye gelen bedevileri yürümekten kurtarmak için kullanılırmış bu edevat. Şimdi mesela çimdin ya, ya da yemek yedin, sonra moteline çekilmen lazım ama o rutubette yürünmez. Emekli zabit amcalarımız ve eşleri azıcık titrek göbecikleriyle binerlerdi bu eklentiye. Ben de binerdim beyaz beyaz aralarına ama inanın daha kompakt bir yapım vardı kıyaslandığında.

Landon dolunca traktörün motoru çalıştırılırdı ve ağııır ağııır yola koyulurdu. İki devir geçmeden hafif bir yokuşa gelinirdi. Siz deyin 5 ben deyim 6 kez bindim, hepsinde de aynı yerde alet tökezledi. Yokuşu çıkamadı. Herkeste bir panik bir asabiyet, sormayın. Hatta bir keresinde göbecikli ve yelpazeli bi dişi beşer düşmüştü alet yana yatınca...

Hey gidi günler hey... Toplu taşınamadığıma mı yanayım yoksa en son binen olarak hep benim mi indirildiğime mi yoksa onca rutubete maruz kalıp ayrım ayrım ayrılan postuma mı...

Emy (Cicim Ayı) dedi ki...

Kuzenim alayı yazını büyük bir zevkle okudum fakat anlamadığım bir nokta var.

Son cümlende "Yıllarca otobüste yanımda çok güzel bir hatun otururken kapı tutukluk yapsın diye bekledim ama nafile…" demişsin. Burada yıllarca yanına güzel hatunlar oturuyordu da bir türlü kapı tutukluk yapmadı mı demek istedin, yoksa yanında çok güzel bir hatun oturmadığı zamanlara mı kapının bozulması denk geliyor demek istedin?

N-ayı-m dedi ki...

Evet öncelikle bu önemli konuya değindiniz ve konu başlığına eklediğiniz güzel resim için seni tebrik ediyorum. Bu "ilerleyelim arkadaşlar", "kolu el ele çeviriniz" ve "dikkat, otomatik kapı çarpar" üzerine oturup saatlerce konuşabiliriz ama sonuçta varacağımız sonuç tektir: "Hiç bir otobüste yanına güzel bir kız oturmasını bekleme, oturmaz. Oturursa da vardır bir kusuru". Bu yüzden Alayı arkadaşımıza güzel kızları otobüslerde değil, daha potansiyel mekanlarda aramasını tavsiye ederim. Zira o kadar belediye otobüslerine binmişliğim vardır, tecrübeyle sabittir.

Uygar (Alayı) dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Uygar (Alayı) dedi ki...

Eyvallah hepinize saygılarımı sunuyorum. Şimdi otobüsten indim ve eve geldim. Sizin yazılarınızı okudum. Tamam o zaman artık otobüste kimseyi beklemiyorum. Sabahtan akşama mesai gibi sıkılmıştım zaten. Kuzenim cicim ayı sana diyeceğim şudur: Kapının tutukluk yaptığı anlarda kalbimin tutukluk yapması durumu olmadı hiç, ya kapı tutukluk yapmadı ya da kalbim...

Emy (Cicim Ayı) dedi ki...

Kuzenim alayı cevabın için teşekkür ederim, aklımdaki muammalar ortadan kalktı. Çünkü sorma sebebim acaba çok güzel bir hatunla otururken aranızla oluşan elektrik akımından mı bozuldu? Onu merak etmiştim ama denk gelmediği için bundan değilmiş, anladım.

Kapı bozulması demişken bir yolculuk hikayemi siz sevgili kutup ayısı kardeşlerimle paylaşmak isterim. Bir keresinde Ankara'dan İzmit'e gelirken otobüsün kapısı bozulmuştu, mevsimde kıştı. Uğraştılar yapamadılar, iple dışarıdan bağladılar arası açık kaldı. Gece 3 falandı uyuyordum. Kutup ayısı olmama rağmen kardeşler ben çok üşürüm. o gün dondum.(sonra fanila oldum gibi iğrenç espriler yapmamı beklemeyin, sevmiyorum) tam da kapının karşısındaydım. Annemle gidiyorduk, anne şefkati ile ısındım.

Bir keresinde de Ankara’ya geldiğim zaman kuzenim alayı’nın iş çıkışında, Bahçeli 7’de buluşmak için Dikmen’den, yeşil çift katlı otobüse binmiştim. Bilirsiniz “şoförle konuşmak yasaktır “ yazısı vardır. İnanmayacaksınız belki ama ben bu muhterem insanla bu sefer konuşma imkanı bulmuştum. Nispeten Ankara’nın yabancısı olduğum ve yanlış binmiş olmayayım diye O’na korkarak şu soruyu sordum “Milli kütüphane’den geçiyor mu?”, o da “evet, geçer” demişti.

FRT (su ayısı) dedi ki...

sosyete tabağı yiyen muhterem şahsiyetle toplu taşıma araçlarına binmezler. en fazla limuzine binilir o da şampanya ve havyar hatırına olur.

lakin "alayı" kardeşimizle limuzine binilmez hoş olmaz.

çok reca ederim. evropa da kimse binmez otobüse herkesin ferrarisi vardır. ona da sadece cuma öğleden sonraları binilir.

merihvolkan(küçük ayı) dedi ki...

Su ayısı anca laf soksun:)ama bir anı varmı sıkış tepiş binilmiş!ben sıkış tepiş bir yolculukta, kulağımın dibinde burun çekme tiki olan amcanın tam 242 defa burnunu çektiğini saymıştım.Sonra ,artık gülmeye başladığımı farkettiğimde,herkes benim sorunlu olduğumu düşünüyordu.!