9 Aralık 2007 Pazar

Ayıların teveccühü

İnsanoğlu yüzyıllardan beri biz ayıları kendilerine bir takım mesajlar vermek için kullanıyor. Bu konuda bizim hiç fikrimizi almadıkları açık. Bizleri bu ata sözlerine ya da özlü sözlere alet etmenin amacı nedir acaba? Bu mesajları verirken niye kendilerini kullanmazlar anlaması güçtür. Örneğin “Aç ayı oynamaz” sözü niye bizi içermektedir? Biz mi bu kadar çıkarcı hayvanlarız sadece? Merak ettiğim niye “Aç insan oynamaz” demiyorlar? Geçmişte bazı kardeşlerimizi topluluk içerisinde ipe bağlayıp tef çalarak oynatmaları ve “hamamda karıların(kadınların) nasıl bayıldığını” canlandırmamızı istemeleri normal değil iken birde bu sözle geçmişten bugüne kendilerine dersler çıkarmaları benim hiç hoşuma gitmemektedir. Açken de oynarız biz gerekirse. Sanat için soyunuruz da. Hamamda kadınların bayılmasını her istenildiğinde canlandırırız da. Bunun içinde öncelikli olarak hamamda bayılan kadınların arasında belli bir süre (1-2 ay) bulunmak ve rolümüzün inceliklerine adapte olmamız gerekiyor. Bunun için gerekli imkanlar sağlanıyor mu peki? HAYIR. Biz ayılar iyi aktörlerizdir. Günümüzde de birçok filmde yer almaktayız. Başarılı işler çıkarmaktayız. Ayrıca “köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek” sözü vardır ki o ayrı bir konu. Biz o kadar salak hayvanlar mıyız ki bu ikiyüzlülüğü fark etmeyelim? Ayrıca bizim köprüde işimiz ne? Biz genelde dağda bayırda gezeriz, türümüze göre kutuplarda takılırız. Sırf “dayı” kelimesiyle kafiyeli diye bu verilen mesajda gene “ayı” kelimesini geçirmek ne kadar gerçekçi? Hem diyelim gerçekten insanoğlundan bir birey köprüde bizimle yürüyor ve sürekli bize “hadi köprüyü geçelim dayı” diye hitap ediyor. Bize dayı denmesi bizim kültürümüzde bir iltifat değildir ki. Bu lafın üzerine hiçbir ayı yüzü kızararak hafif utangaç bir tavırla : “Ne demek insan kardeş, ne dayısı, teveccühünüz” diye cevap vermez. Hele dişi bir ayıya bu laf tam bir hakaret olabilir. İnsanoğlu kendini kandırmasın. Biz ayıyız ve bizim kendimize has doğamız ve kültürümüz var. Bu sözleri kullanıp mesajlar verirken bizi alet edip komik duruma düşmesinler lütfen.

25 Kasım 2007 Pazar

KUTUPAYISI Filmcilik - Değişim (Yizisuz Yazısız #2)


KUTUPAYISI FİLMCİLİK
İFTİHARLA SUNAR

Bölüm 2 - Değişim

Yizisuz Yazısız... Bir defa gören ama asla unutmayan, asla affetmeyen... Ham görüntülerden oluşan ve Yizisuz Yazısızı bu kadar yakından gösteren serüveni ısrarla izleyiniz...

Link 1 (Youtube)
Link 2 (Google Video)

DEĞİŞİM: SAHNE ARKASI GÖRÜNTÜLERİ / EKSTRA MATERYAL (Youtube)

13 Kasım 2007 Salı

Büyüyünce…

Küçükken herhangi bir misafirliğe gittiğimde yada birileri bizi ziyarete geldiğinde karşılaştığım değişmeyen soruydu: “Büyüyünce ne olacaksın?” Hepimizin ne farklı hayalleri vardı kimbilir? Ben hayallerimi gerçekleştirdim. Bana bu soruyu sorduklarında “ ben büyüyünce ayı olacağım” diye cevap verdim hep. Yok be yok öyle demezdim tabi ama içimde hep bir ayılığa özenti vardı. :) Sevgili kutup ayısı kardeşlerim şimdi hepimiz büyüdük.Öncelikle şunu belirtmeliyim ki benim bu gönderiyi açmamın sebebi kendimizi sorgulamamızı sağlamaktır. Acaba ne olmak istiyorduk küçükken ve şimdi ne olduk? Ben değişik mesleklere ilgi duydum ama en başta bi çoğumuz gibi “ben büyüyünce baba olacağım” diye bir tutturma içindeydim. “Babalık” bir meslek midir diyceksiniz ama ben o dönemde spermlerimi sağa sola satıp yüzlerce çocuğun bilinmeyen babası olmayı planlıyormuşum herhalde. Daha sonraları asker bir tanıdığımızı çarşı izninde tanıyıp askerliğe ilgi duydum. Onu da 2005 yılında tattım. Çok şükür içimde kalmadı. Aynı zamanda ilgim de kalmadı. Küçük yaşlarda babam beni severken daha doğrusu mıncıkladığı anlarda “zepevenk” diye bir kelime yaratmıştı. O kelime eşliğinde severdi beni. “Zepevenk” kelimesini ben yıllarca sempatik bir kelime olarak duyumsadım ve mutlu oldum. Bu kelimenin hangi kelimeden türediğine dair fikir yürütemediğim için bir meslek dalı olarak nitelendirmedim. Düşünsenize “ben büyüyünce zepevenk olucam”. “Anlamadım ne olacaksın?” “Zepevenk zepevenk. İyi kazanıyo onlar, vergi, mergi, kıldı, yündü hiçbir sorunu yok oh be”. Babam hala kızar bana “ben sana zepevenk olamazsın demedim, adam olamazsın dedim” diyerek. Şu kesin ki hepimiz belli bir periyotta baba mesleğine özenmişizdir. Ben de bir süre savcı olmak istedim. Sonra onu da bıraktım. Ben bugün geldiğim noktada fabrika köşelerinde sürünüyorum. Küçükken biri bana bu soruyu sorduğunda hiçbir zaman “ben endüstri mühendisi olucam” demedim. Düşünüyorumda demiş olsaydım eğer şimdi belki de “zepevenk”tim. Bundan daha mutlu mu olurdum bilmem ama kazancım daha iyi olurdu o kesin. :)
Not: Yukardaki fotoğraf NMA-yı kardeşimiz tarafından seçilmiştir.

28 Ekim 2007 Pazar

Ağzıyla içmeyi bilmek

Bizler bazen içki içmesini bilmiyoruz. Aslında doğru ve düzgün içtiğin zaman içki içmek o kadar kötü sonlanan bir şey değil. Hepimizin kontrolü kaçırdığı ve kustuğu zaman olmuştur muhtemelen. Babamın bana öğütlerinden biridir: “İçmeye neyle başlarsan onunla bitir.” der ve üstüne ekler: “Bu demek değil ki bira ile başla ve bira ile bitir, arada ne içersen iç. Bira ile başlarsan sonuna kadar bira iç. O zaman sorun olmaz.” Bu sözün değerini yıllar sonra öğrendim. Ben hayatımda bir kere kustum. Onda da bolca rakı içip üzerine bira ile cila yapmıştım. Şimdi size şöyle açıklayayım. Diyelim ki vücudumuzda parti var ve midemiz kapıdaki bodyguard rolünü üstleniyor. İlk olarak parti olduğunu duyan bira kapıyı çalar. “Merhaba mide, parti varmış diye duyduk. Yaklaşık 20 kişiyiz. Heineken , Carlsberg, Miller, Efes vs. Girebilir miyiz?” Mide partilerin müdavimi bira kardeşlerine müsaade eder, çünkü biranın çok fazla vukuatı yoktur. O anda içerde sadece bira kardeşler vardır ve herkes birbirini tanıdığı için sorun çıkmayacaktır. Kanka biralar birbirleriyle uyumlu bir şekilde eğlenirler. Diyelim ki ilerleyen saatlerde iskoç aksanıyla viski kapıya dayandı. “Merhaba mide, biz 2 kişi geldik. Yanımızda 2 adet püro arkadaşımız var. Partiye katılmak istiyoruz.” Mide onlara izin verdiği anda içerde herkes artık birbirini tanımıyordur. Huzursuzluk başlar. Arada bir viski “Hey heineken,hollandalı mısın nesin el kol hareketi yapma bana” diye biralara sataşır. Artık ortam eskisi gibi keyifli değildir. Çünkü herkes birbirini tanımıyordur. Hele daha sonra partiyi diğer içkiler duyar ve partiye gelirlerse karmaşa daha da büyür. “Sake”nin japon şivesiyle: “ Selam mide biz geldik. Biz partileri çok severiz. Fotoğraf makinemiz yanımızda. İçeri girebilir miyiz?” diye içeri dalmasıyla ortam iyice keşmekeş olur. Bi düşünsenize partiye rakının da geldiğini. “Mide gardaş, biz bi kenarda oturur, fazla ses etmeyiz. Biraz kavun biraz peynir, Türkiye’yi nasıl düzlüğe çıkarırız onu konuşuruz. Bizden zarar gelmez.” Bu partilere genelde en son olarak tekila katılır ve en az 5-10 kişi olarak gelir. Mide onlara başta izin vermez: “Hey tekila geçen sefer ortalığı dağıttınız. Sizi içeri alamam. Limon, tuz ortalık rezil oluyor. Temizleyene kadar canımız çıkıyor” der. Tekila “Hey amigo, merak etme. Bu sefer hiçbir problem olmayacak. Kurt yok yanımızda. İzin ver biz de girelim.” Mide ikna olur. Artık ortalık iyice keşmekeştir. Tekilalar sözünde durmaz. Sağa sola ateş ederler, dans ederler, iyice ortamda huzursuzluk artar. Hatta tekilalar bir ara çaktırmadan içeri kurdu bile sokarlar. Artık midenin sabrı taşmıştır ve bağırır :”YETER ARTIK. HERKES DIŞARI” ve sonra ekler: “ HEY SEN ORADAN DEĞİL, GELDİĞİN YERDEN. HADİ SALLANMA.” Parti sona erer. Olay aynen böyle cereyan eder.

22 Ekim 2007 Pazartesi

Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır.

http://www.kutupayisi.org/ olarak terörü lanetliyoruz. Bizim dünyamız bembeyaz. Kirletenler elbette cezasını bulacaktır.

Şehitlerimiz için sitemizde siyah kurdele ile yayın yapacağız.

16 Ekim 2007 Salı

Anti-facebook

Sevgili ayı kardeşlerim,facebook çıktığından beri sevgili sitemizi unuttuk!Lütfen o siteye ayırdığınız vakit kadar sitemizede vakit ayıralım,bide önceki yazılan başlıklarıda unutmayalım,ARKAYA DOĞRU İLERLEYELİM BEYLER!İnsan oluyorsunuz yavaş yavaş!!!

8 Ekim 2007 Pazartesi

Sıkış pıkış zorunlu samimiyetler

Ne kadar ayı olsak da hepimiz toplu taşıma araçlarını kullanıyoruz. Ayı olmamız buna engel olmuyor. Hatta bence ön taraftaki koltukların gazi, yaşlı, hamile insanların yanında kutup ayılarına da ayrılması gerek. Zaten ayıyız biz, boş bulursak otururuz o yerlere. Neyse konumuza gelelim. Gideceğimiz yere otobüs ve dolmuşla gitmenin kötü yanlarından biri gittiğimiz saate göre içerisinin inanılmaz derecede sıkış pıkış olması, ilerleyecek bir gıdım yer olmamasına rağmen şoför ya da muavinin “ilerleyelim arkadaşlar” diye bağırıp durması ve senin önündeki kişiyle daha önce hiç tanışmamış olmana rağmen gayet samimi bir portre çizmendir. Bu bir zorunluluktur ama önündeki o kişi bir suçluysa yada bir silah kaçakçısıysa. Diyelim ki otobüsten inişte yakalandı ve herkes dedi ki sanırız şu arkadaş onun suç ortağı çünkü içerde çok samimi bir portre çiziyorlardı. Yapabileceğin hiç bir şey yok. O sıkışıklığın verdiği zorunlu samimiyetler insanı zor durumlara sokabilir aman dikkat. Birde otobüslerin diğer bir gıcık yanı da içe açılan kapılara sahip olmasıdır. Bu durum kapının üzerinde “Dikkat ! Otomatik kapı çarpar” şeklinde bir uyarı levhasıyla açıklanmıştır. Ben yıllarca o kapıdan korktum, çocukluğumdan beri kabusum oldu o kapılar. Sen ne yaparsan yap o kapı çarpar. Otomatik kapı sana çarpmaya programlanmış bir kere. Yapabileceğin bir şey yok. Isı güdümlü o kapılar. Kaderine razı ol. Bırak çarpsın. Ha bi de kapının çalışmadığı durumlarda kullanılacak bir kol vardır otobüslerde ve üzerinde “ kolu el "el"e çeviriniz ” diye bir tabela vardır ki o konuya hiç girmiyorum. Yıllarca otobüste yanımda çok güzel bir hatun otururken kapı tutukluk yapsın diye bekledim ama nafile…

4 Ekim 2007 Perşembe

Kaç Ayıyız?


Konserlerde görülen sol omuzdaki pençe izleri, matrix kokan,pençeyi izle ve 1 milyonu aşma hayali,biz kaç ayıyız!

26 Eylül 2007 Çarşamba

Daş düşebülü,ayu çukabülü

Sevgili kuzenim Emy’nin isteği üzerine yeni bir gönderi yapmaya karar verdim. Kendisi son günlerde kutup ayılığı olayını fazlaca benimsemekte ve yaptığımız telefon görüşmelerini “kutup ayısı kardeşlerime selam söyle" diyerek sonlandırmaktadır. Aleyküm selam dediğinizi duyar gibiyim. Bizim kuzen sadece kutup ayılarına değil bütün ayılara karşı savunmacı ve korumacı tavırlar takınmaya başladı. Emy’i en çok rahatsız eden konu Kastamonu girişindeki “Daş düşebülü, ayu çukabülü” yazısı. Bu yazının ayı kardeşlerimize haksızlık olduğunu düşünüyor ve kaldırılmasını istiyor. Bu konuya bende katılıyorum. Tamam daş düşebülü ama konu nasıl ayıya bağlanıyor? Konunun iki ayrı yazıda ele alınması lazım. Ayıların avlanma özgürlüğü yok mu? Sonuçta avlarına karşı da ispiyonlanmış oluyorlar. Diyelim ceylanların bolca takıldığı bölgelere “aslan saldırabilir aman dikkat” yazılsa hoş olur mu? Ayı ile ne alıp veremedikleri var o meçhul. Ben anlamıyorum böyle anlamsız tabelaları, yazıları. Birde bu yazı “ihtimaller” üzerine yazılmış. Daş düşebülü ama kesin değil, ayu çukabülü de çukmayabülü de. Yazık ayı kardeşlere. Asıl onların olduğu tarafa “daş düşebülü kaçarsun ama insan gelebülü aman haaaa” yazılması lazım. Bilmiyorum siz ne diyorsunuz bu tarz sağa sola yazılmış yazılara,tabelalara?

23 Eylül 2007 Pazar

Çocukluğumuzun Yalanları

Küçükken ebeveynlerimizin bizleri yapmamızı istemedikleri şeylerden uzak tutmak için birçok yalan uydurduğu bir gerçektir. Bazen bunun bizler üzerinde ne gibi kalıcı etkiler bırakabileceğini düşünemezler. Çocuk aklı işte her şeye inanır ve inandığı şeyin doğru olmadığını öğrendiği ana kadar da ona sıkı sıkıya tutunur. Hepimiz “öcü” diye bir yaratığı hayallerimizde şekillendirmişizdir. Yemeğini ye yoksa öcüler yer seni, uslu dur yoksa öcülere veririm seni. Birbirimizi kapının arkasından pat diye fırlayıp “böööööö öcü” diye korkutmamış mıyızdır çoğu kez? Bu “öcü” hepimizin kafasında farklı bir şekilde canlanmıştır. Ben bu öcüyü kafamda puslu siyah renkte insan silueti olarak hayal ettim. Kafası vardı ama yüzünü hiçbir zaman şekillendiremedim beynimde. Gizemini hep korudu benim için. Çocukluğumun en karanlık köşelerinde beni alıp götürmeye hazırlıklı olarak yaramazlık yapayım diye bekledi. Yaptığım zamanlar azdı ama çok şükür o anlarda da annem insaflı çıktı. Hiçbir zaman vermedi beni onlara. Gerçekten bu “öcü” nedir ve nerden gelmiştir bilmiyorum ama korkutucu bir şey için değişik bir isme sahip olduğu aşikar. Birde bu öcülerin çocuklarla ne alıp veremediği var onu bilmiyorum. Çünkü belli bir yaştan sonra hiçbir korkutucu yanları kalmıyor. Bütün etkileri çocuklarda. Trafikte iki yetişkinin birbirine “niye sinyal vermedin öcüler yesin seni” yada “bütün suç senin öcülere verilesice adam” dediğini duydunuz mu? Bu lafı duyan hiçbir yetişkin “aman abi gözünü seveyim verme beni öcülere” demez. Öyle olsa bugün ülkemizde çoğu mahkeme kararı “sanığın öcülere verilmesine” diye sonuçlanır ve hakim kalemini kırardı. Oysa öcünün etkisi geçiyor belli bir yaştan sonra. Yaramaz çocuklarla besleniyor bunlar nedense. “Buyrun öcü bey, elimizde yaramaz çocuk kalmadı ama çok açız derseniz uslu verebiliriz” sorusuna öcü : “Yok ben almayım. Uslu çocuk sabaha kadar uyutmaz beni, gaz yapar şimdi” diye cevap veren bir şey olmalı bence. Çok şükür ben çok yaramaz bir çocuk değilmişim demek ki. Şu an hayatta olmamdan ve burada sizlerle birlikte ayı olarak varlığımı sürdürmemden belli.

16 Eylül 2007 Pazar

KUTUPAYISI Belgeselcilik #1 - "Yizisuz Yazısız"

KUTUPAYISI BELGESELCİLİK
İFTİHARLA SUNAR

Bölüm 1 - "Yizisuz Yazısız"

Bizzat kendi yuvalarında yakaladık. Kamerayı görünce beklenmedik bir manevra yapan ihtiyar ve genç "Yizisuz Yazısız"ın serüven dolu maceralarını ısrarla izleyiniz...

Link 1 (Youtube)
Link 2 (Google Video)

14 Eylül 2007 Cuma

Neler Oluyor??? (Bölüm 2) - Artık Zamanı Geldi!






E artık vakti geldi heralde... O kadar sohbet, muhabbet hele bir de bu dostluklar! Gerçi daha önce küçük çaplı bir giriş yapmıştık ama devam ederek bugün sonuçlandırıyoruz.





Biraz daha merakta bırakalım… Bugün saat 13:00’da bu adreste buluşalım :)


Saat:13:00

Fazla uzatmaya gerek yok!... Buyrun: www.kutupayisi.org


Hayırlı Olsun!... Bol Muhabbetler!




13 Eylül 2007 Perşembe

Civciv

Hepimizin hayatımızın belli bir döneminde yada büyük bir bölümünde belki de hepsinde hayvan beslemek gibi tecrübesi olmuştur zannımca. Ben küçükken civciv besledim. Bir apartmanda ve balkonda civciv beslemek nasıl bir şeydir bildiğinizi zannetmiyorum. Bizim balkonda kümesimiz vardı. 3 adet büyüttüm ben bu hayvanlardan. Civ civ ortalıkta gezerlerdi. Hepsine “David” tarzı garip isimler takmıştık. Niye bu ismi koyduk niye Ahmet ya da Abdulkadir koymadık bilmiyorum. Bu isimleri koyunca civcivlerin tavırları da değişti daha sonra. Sanki amerikan vatandaşı gibi bi tarafları kalktı. Deri ceket giymeler, motosikletle eve geç gelmeler, daha böyle bi gevrek gevrek civlemeler, biz kümese yaklaşınca müslümanız diye her an kötü bir şey yapacakmışız gibi hareketler vs. Bir süre kendi balkonumuza üzerimiz aranıp çıkabildik ister inanın ister inanmayın. Koysaydık isimlerini hasan yada ali balkona çat kapı çıkardık. Cik ciklerle karşılanır, kümeste en baş köşeye oturtulur ve yemlerine ortak olurduk. Gerçi yemezdik ama ortak olurduk ve emin olun kümesin bir köşesinde küçük bir demlikte çay kaynıyor olurdu. Neyse işte civciv beslemek için garip bir hayvandı. Daha da garibi onlara böyle isimler koymaktı. Sevgili ayı kardeşlerim, ayıyız belki ama sizinde böyle başka hayvan kardeşlerimizle yakın münasebetleriniz olmuştur. Bu tarz tecrübelerinizi bizlerle paylaşırsanız müteşekkir oluruz. Bir ayı nasıl müteşekkir olursa bizde öyle oluruz.

11 Eylül 2007 Salı

EuroBasket 2007



Merhaba ayı kardeşlerim
Bir Kutup Ayısı olarak Avrupa Basketbol Turnovası'nda harikalar yaratan ve yarınki Fransa maçından sonra 2 haftalık tatillerini tamamlayıp yurda dönecek olan Milli Lise takımımız "12 mal adam"a teşekkürü borç bilirim.

Hepsinin ayrı ayrı kafalarını koparıp potaya atmak isterim. Bu kafaları aynı potada eritip oluşan eriyikle bronzdan bir kutup ayısı heykeli yapma isteğime de dem vurmak istemem.

Çoş deli gönül daha ne turnuvalar, ne yenilgiler bizi bekler. Yaşasın lise takımımız.

5 Eylül 2007 Çarşamba

Neler Oluyor???

Sanal ortamın köşesi ve bucağında sanki bir değişimin emaresi olan afişlere, sloganlara rastlar oldum. Sıcağı sıcağına sizlerle paylaşmak istedim. Kimlerin yaptığı, kaynakları, ne anlatmak istedikleri de belli değil… Duruma ilişkin medya örneklerini elime ulaştıkça bu başlık altında yayımlayacağım. Hatta her bir medya örneğine yegane olması için bir kod da verdim ki bundan sonra tartışırken kolaylık ve tutarlılık olur hepimiz için.
Sizin de elinize benzeri medya örnekleri geçerse, bana ulaştırırsanız bu başlığı düzenleyip onları da yayımlarım. Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin. Fikir yürütelim. Neler oluyor ve neler bitiyor bir an önce öğrenmek istiyorum.

[D001_AF_01]Afiş #1 için tıklayınız...
[D001_KO_01]
Kolaj #1 için tıklayınız...
[D001_AF_02]Afiş #2 için tıklayınız...
[D001_AF_03]
Afiş #3 için tıklayınız...
[D001_AF_04]Afiş #4 için tıklayınız...
[D001_AF_05]Afiş #5 için tıklayınız...
[D001_AF_06]Afiş #6 için tıklayınız...

30 Ağustos 2007 Perşembe

Bingöl'deki İşkenceyi Kınıyoruz!

Bingöl'de sadece serinleyebilmek için çaya giren bir arkadaşımızın kendini bilmez bazı insan hayvanları tarafından taş ve sivri sopalarla 2 saat boyunca öldüresiye dövülmesi hepimizi derinden yaraladı. Bu hain saldırıyı gerçekleştirenleri kınıyor ve adalet önünde hesap vermelerini bekliyoruz. Bu sebeple blogumuz bir süre siyah kurdele ile yayın yapacaktır.

Ayıların Saadeti

Bir önceki gönderimde hayvan konusuna bolca değinmemize rağmen ben bu konuya zorunlu olarak devam ediyorum. Yönetici ayımız Alperen, 08 Eylül 2007 günü dünya evine giriyor ve yaklaşık 6 aydır o evi döşüyor. 08 Eylül günü aramıza yeni birisi daha katılıyor. Alperen Ayı ile evlenecek olan Şule eğer soyadını korumazsa Şule Ayı olacak.(Belki de Şule Girenes AYI) Hepimiz bu sitede ayı olarak faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz için böyle geyikler yapıyorum. Lütfen gücenmeyin. Ben düğüne gidemeyeceğim. Gitseydim hediye olarak bal alırdım. Neyse buraya geldiklerinde ev hediyesi olarak alırım. Yönetici ayımız bugünden itibaren izin alacağı için ve düğünleri yemekli olduğu için (ne alakaysa !!) ben bugün böyle bir gönderi yollamayı uygun gördüm. Mutluluğu fazlasıyla hak eden bu iki ayı kardeşimizi şimdiden tebrik ediyorum. Bir yastıkta ( ya da içeriğimize uygun olarak dersek bir mağarada) kocamalarını ve bütün kış uykularının beraberce deliksiz olarak gerçekleşmesini temenni ederim. Mert arkadaşımızın hoşgörüsüne sığınarak onun daha önce kullandığı resmi gönderime koyuyorum.SONSUZ MUTLULUKLAR...

28 Ağustos 2007 Salı

Acayip hayvanlara benziyirsen

Bugün Fırat arkadaşımızın dinlettiği “Acayip hayvanlara benziyirsen” şarkısının (Hüseyin Turan) ve Mert arkadaşımızın “kutup ayısı bloğu gerekli sıklıkla güncellenmiyor” kişisel kınama dilekçesinin ardından bir şeyler yazayım dedim. Mert sitenin müdavimlerinden olduğu için ve her gün 600 kere siteyi kontrol ettiği için böyle bir kınama yapmasını haklı görüyorum. Sonuçta hepimiz insanız ve acayip hayvanlara benziyiriz. Küçükken oyunlarımızda bir hayvan seçmemiz gerektiğinde genelde hepimiz “kaplan, aslan” gibi karizması ve ağırlığı olan hayvanları seçmeye çalışırdık. Hangimiz “tavuk, sıçan” seçerdi ki? Bizden önce birileri karizması olan hayvanları kapmışsa diğer hayvanlarla idare etmeye çalışırdık. Ben genelde kaplumbağa seçerdim. Hem masalda tavşanı bozguna uğrattığı hem de o dönemde ninja kaplumbağalar popüler olduğu için. Hepimizin hayvanımsı yanları mevcut. Biri bir şeyi çok iyi yaptığında, abarttığında ya da dozunda olmayan bir şaka yaptığında bazı kesimler “hayvansın sennnnnnn” diyerek tepki verir ülkemizde. Hayvan olmak kötü bir şey mi? Hayvanlar içgüdülerine göre hareket ediyor. Biz genelde edemiyoruz çünkü aklımız var. Bazen aklımızı kaybettiğimiz anlar oluyor. O zaman hayvanlaşabiliyoruz. Peki niye öküzleşmek deyince daha bir kaba oluyor? Neden “sen iyice kaplumbağalaştın son günlerde” diye bir cümle yok. Öküzün,horozun ya da maymunun vb. hayvanların insanlara mal edilebilecek yanları var da kaplumbağanın yok mu? Sevgili KAÜK gücenmesin (ben dahil) örneğin ayı kaba bir hayvan mı? Hepimiz bu sitede ayıyız ve ben ayı olmaktan gurur duyuyorum. Kutup ayısı da öyle porno içerikli bir hayvan değil bence. Soğuğa alışmış bir hayvanı sen sıcağın ortasına çöle götürürsen bi anda sinir, stres olur. Kan tepesine sıçrar. Bedevi ordan geçiyorsa suç bedevinindir. Ben konuya böyle yaklaştım. Sizde uzakta durmayın, yanaşın.

Kişisel kınama olayında mesajlaşma ağı (olay 1->2->3 şeklinde cereyan etmiştir):

1. NMA'dan gelen kınama yazısı için lütfen tıklayınız. Kınama yazısına NMA tarafından kesinlikle bu şekilde cevap istenmediği belirtilmiştir.

2. NMA'ya giden kınama yazısı cevabı için lütfen tıklayınız.

3. NMA'nın sevinç ile yazdığı final yazısı için lütfen tıklayınız.

23 Ağustos 2007 Perşembe

Sütlü Nuriye

Hepimizin çok sevdiği ve bolca gittiği Balgat girişindeki “Kesman Ciğer” restoranında eskiden “Sütlü Nuriye” menüdeki yerini almıştı. Bilmeyenler için söyleme ihtiyacı hissettim bir anda çünkü hepinizin şu anda sütle yıkanmış bir bayanın masa masa dolaştığını hayal ettiğinizi biliyorum. Halbuki sütlü nuriye bir rivayete göre Kocaeli’nden türemiş olan ve sütle terbiye edilmiş baklavamsı bir şey işte. Ben çok seviyorum. Gittim, yerinde de dedim. Gerçekten güzel ve baklavaya göre biraz daha hafif bir tatlı. Bu dediğim restoran menüsünden bu tatlıyı çıkardı ve ben daha sonraları her gittiğimde Kesman Ciğer’in dilek ve öneri kağıdına “SÜTLÜ NURİYE İSTİYORUZ” yazdım. Pek dikkate alınmadı. Belki de Ankara’da artık bu tatlıyı güzel yapan yer kalmamıştır ama ben “sütlü nuriye”mi arıyorum. Fantezi peşinde değilim. Öyle sapıkça isteklerimde yok. Nasıl bayanlardan hoşlanırsın sorusuna “SÜTLÜ,AZ ŞEKERLİ” diye yanıt verecek bir adam olmadım hiç. Konumuza dönelim. Bir insan tatlıya niye böyle bir isim koyar ve insanları beklenti içine sokar. Sevgili yazar arkadaşlarım sizlerinde bu konuda yorumlarınız vardır sanırım ya da böyle değinmek istediğiniz başka bir tatlı çeşidi. Hadi bakalım eller klavyeye…

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Tatil anıları

Madem ki hepimiz tatilden döndük madem ki yönetici ayımız tatile gitmedi, öyleyse ne duruyoruz.

Haydi tatil anılarımızı anlatalım da kendisi çatlasın.

Nereye gidildi, kaç kişi gidildi, ne yendi ne içildi, güzel hatun potansiyeli nasıldı?

istediğiniz sorudan başyalabilirsiniz

13 Ağustos 2007 Pazartesi

40 adımda Topkek

40 adımda 1 adet Eti kakaolu Topkek bitirebilir misiniz?Adımların hızı önemli değil,sadece hiç durmamanız ve Topkek'in 40 adım bittiğinde tamamen midenize inmiş olması gerekiyor.Tabi yanında başka herhangi bir şey yenmeyecek ya da içilmeyecek.

8 Ağustos 2007 Çarşamba

Bahtsız Bedevi Projesi

Yıllardır kafamızın içinde dolaşan,beynimizi kemiren ama gerçekliği sadece şehir efsanesi olarak dolaşan Bahtsız Bedevi Mitini araştırmak için kolları sıvamış bulunmaktayız. Araştırmamız için, deneklerin ,başlarından geçen bir bahtsızlığı anlatmalarını istiyoruz. İncelenecek durum ise hikayenin cümle içlerinde ya da sonunda bir kutup ayısının varlığının takibi ve sonuç olarak bahtsız bedevi mitinin doğruluğu ya da yanlışlığı. Buna göre Kutup ayılarının adını temize çıkarma şansını yakalamış olacağız. Hipotezlerimiz ;

Ho:Bahtsız bedevi yoktur

Hı: Bahtsız bedevi vardır

dir. Çift taraflı ve %99 güvenilirlikle araştırmamızı irdeliyeceğiz. Uygulanacak hipotez testimiz deneklerin anlatacakları hikayelere göre KAÜK tarafından belirlenecektir.

2 Ağustos 2007 Perşembe

Beyaz Leblebi Projesi

Dün İlhan arkadaşımla Tandoğan'dan Kızılay'a yaptığımız yürüyüşle eski okul günlerini yad ettik. Eskiden o yolu yürür ve beyaz leblebi yerdik. Siz hiç ağzınıza 30-40 tane beyaz leblebiyi aynı anda attınız mı? Bir yandan onları dişlerinizle parçalamaya çalışırken bir yandan yanınızdaki arkadaşınızla konuşmaya çalıştınız mı? Bütün o beyaz leblebiler ağzınızda bulamaç haline gelirken susuzluk hissettiniz mi? Hissettiğiniz o susuzluğun üstüne içecek birşey bulamadığınız oldu mu hiç? Olmamıştır tabi. Bilemezsiniz o duyguyu. En azından hayatında bir kere her insanın ağzına haddinden fazla leblebiyi atması gerekli bunları yaşaması için. Yerli ya da yersiz ağzınıza haddinden fazla sözcük sığdırdığınız günleri düşünün. Hiç olmazsa bu sadece beyaz leblebi. Başkalarının canını sıkmaz. Vay be konuyu nerden nereye bağladım. Neyse sadede gelelim. İlhan ile dedik ki bir gün bir odaya toplayabildiğimiz kadar insan toplayalım ve 500 gr. beyaz leblebi alalım. Herkes ağzına haddinden fazla beyaz leblebi doldursun ve muhabbete başlayalım. Bir ağızda haddinden fazla leblebi ve sözcük aynı anda olamayacağı için neler olacak bir görelim dedik. Bu projemizi en kısa zamanda gerçekleştirmek istiyoruz. Sponsor: KOCATEPE KURUYEMİŞ

31 Temmuz 2007 Salı

"Sevgili Nargilem" çıktı!

Nargile içme ve nargileden keyif alma yollarını görsel ve kolay anlaşılır bir şekilde anlatan Türkiye'nin ilk nargile eğitim videosu "Sevgili Nargilem", Kutup Ayısı Multimedia Yayıncılık tarafından nargileyi merak edenlere,nargile içmeye yeni başlayanlara ve nargile içimini zenginleştirmek isteyenlere ücretsiz olarak sunuluyor.Seyretmek için linke tıklayınız...

http://video.google.com/videoplay?docid=-2145571005280201504

27 Temmuz 2007 Cuma

Tüp ve sinek ikilemine Homo Sapiens Sapiens türünün yaklaşımı

Prof.Dr. İlhan Alan ve ekibi tarafından bir süredir yürütülen ve yıllardır bilim dünyasının en çok tartıştığı konulardan biri olan ve tüp ve sinek ikilemine Homo Sapiens Sapiens türünün yaklaşımını çözümlemeyi amaçlayan araştırma tamamlandı. Araştırma bu konudaki tartışmalara son noktayı koyacak ilginç bir gerçeği ortaya çıkardı. Yıllardır Homo Sapiens Sapiens türünün bir deney tüpü ve sinekle karşılaştığında engellenemez bir saldırı iç güdüsüyle hareket ederek sineği anında öldüreceği öngörülüyordu. 6 adet Homo Sapiens Sapiens deneği üzerinde yapılan araştırma sonucunda Homo Sapiens Sapiens'in sineği öldürmeye çalışmadığı sadece onu tüp içinde sallayarak bir oyun aracı olarak kullandığı ortaya çıktı.Bu sonuç bilim dünyasında şok etkisi yarattı. Bilim çevreleri bunun yüzyılın buluşu olduğu konusunda hemfikir...(PDF formatındaki deney raporu için tıklayın)

Kutup Ayısı Satılmış!

Galeriden bugün alınan bilgiye göre İlhan'ın çok beğendiği kutup ayısı Audi A4 satılmış! Zaten tavanında boya varmış, başka türlü de 30000 YTL ye satılmazdı. Ama biz onu benim gelin arabası yapacaktık, süper olacaktı. Neyse, İlhan araba aldığında benim çoktan 10 tane torunum olmuş olur...